Çalışmanın amacı, çıktığı 1932 yılından bugüne halen tartışılan antiütopya olan Cesur Yeni Dünya Kitabını incelemek ve tanıtmaktır.
1984 yılında İngiltere’de doğan
Huxley, yirmili yaşlarının başında şiir ve
öykü yazmaya başlamış ve bununla
birlikte edebiyat dünyasıyla da
ilgilenmiştir. Huxley, birçok ünlü bilim
adamı ve sanatçı yetiştirmiş olan Huxley
ailesinden geliyordu. Darwin’in ateşli
savunucularından ünlü biyolog Thomas
Henry Huxley’in torunu, yine ünlü
biyolog Sir Julian Huxley’in kardeşiydi.
Annesi şair ve denemeci Matthew
Arnold’ın yeğeniydi. Babası Leonard
Huxley ise Cornhill dergisinin sahibi ve
yöneticisiydi. Bilim ve edebiyatı
birleştiren bu entelektüel miras Huxley’in
dünyaya bakışının temelini oluşturdu.
1908-1914 yılları arasında yaşadığı üç sarsıcı olay; annesinin ölümüyle
ailesinin dağılması, kardeşinin intiharı ve Eton College’de öğrenimi sırasında
geçirdiği bir rahatsızlık sonucu kör olması, Huxley’in iç dünyasını
keşfetmesine olanak verdi. Bu olaylar Huxley’in tüm gençliğini etkiledi ve
hayatında silinmez izler bıraktı. Yazar yaşamının sonuna kadar göz hastalığı
ile savaşmak zorunda kaldı.
Huxley’in kısa öyküler yazarak oluşturduğu “Limbodan”dan (1920)
sonra kendisini üne kavuşturan “Crome Yellow/Krom Sarısı” (1921) adlı ilk
romanı yayımlandı. 1925’te yayımlanan “Those Barren Leaves/ Şu Kısır
Yapraklar” isimli romanını, W.B Yeats İngiliz romanına felsefenin dönüşü
olarak değerlendirdi. Huxley’in ilk “fikir romanı” sayılan “Point Counter
Point / Ses Sese Karşı” (1928) romanı ününü daha da pekişirdi. Ama asıl
ününü “Brave New World/ Cesur Yeni Dünya” (1932) adlı gelecekçi yerli
romanı sağladı. Yazarın birçok romanında, İkinci Dünya Savaşı öncesinde
tehlikeli bir şekilde kontrolden çıkmakta olduğunu hissettiği toplumun
karmaşasına gösterdiği düşünsel tepkiler kolaylıkla hissedilmektedir. Yazar
1963 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) ölmüştür.